1980 yılında bütün dünyada Lenin'in doğumunun 110. yılı kutlanmıştı. Dönem, reel sosyalizmin prestij erozyonunun başlamadığı bir dönemdi. Dünyada en çok okunan yazar olması yeryüzünde sınıf mücadelesinin adının anıldığı her yere içkin olması, Vladimir İlyiç'in "devletli" konumunu ortadan kaldırmıyordu. Öyle ya, Lenin düşüncesi arkasındaki koskoca bürokratik mekanizma, tabular ve zorlamalarla ayakta kalmıştı...Marksizm içi tartışmalarda birkaç yürekli Batılı aydın dışında bu duyguları ifade eden pek çıkmamıştı. Ancak ne zamanki, Lenin "içerden" terkedilmeye başlandı, bütün dünyada medeni cesareti olanlar arttı. Beklenti şuydu; reel ...
“Te quiero... İşlerimizin yoğunluğundan ne zamandır gece birlikte bir yere çıkamıyorduk. 'Hep iş hep iş... Artık beraber olamıyoruz...' diyordu. 'Hadi Klassis'e dedim...' Şaşırdı... Önce harika bir akşam yemeği yemiş, ardından lobideki bara uğramıştık. Şovlara bayıldı. Latin müziğinin canlı ritminde ise kıpır kıpırdı. Baktım yerinde duramıyor, kolundan tuttuğum gibi piste... Meğer ne kadar güzel dans edermiş. Canım benim. Kulağına eğilip 'Te quiero' dediğimde tatlı tatlı gülümsedi."Bu pespayeliğin ne olduğunu merak etmişsinizdir, söyleyeyim: İstanbul'daki bir eğlence-dinlenme tesisinin reklamı. TÜSİAD eski Başkanı Cem ...
Yıllardır tartışılıp durulan, yokluğundan şikayet edilen "parti" meselesinde bir eşiğin önündeyiz. Kimi adımların sonuçlarını, ürünleri yakın zamanda herkes görecek. Dolayısıyla ilgili herkes yapılanları, hedeflenenleri somut biçimde, elle tutup gözle görerek değerlendirme fırsatı yakalayacak. Ve elbette bu gözlem ve değerlendirmeler, artık çeşitli dergiler, bu dergilerdeki polemikler, hatta sol dedikodu kulislerinden "kurtulacak". Süreç yakın bir zamanda kendi meşru iletişim, tartışma ve yürüme araçlarına sahip olacak.Dilerim, Gelenek sayfalarında partinin gerekliliği, misyonu vb. üzerine, biz yazmaktan, siz okumaktan, hep birlikte kurtulacağız. Ama bu yazıda ...
Türkiye solu, bu kez alışılan kesimlerin dışına taşan bir ölçekte "yasal parti" konusunu gündemine alıyor. Böylelikle bundan yaklaşık 5 yıl önce sınırlı çevrelerde tartışılmaya başlanan "yasal parti"nin, şu anda bir dizi değişik "moment"te ele alınmaya başlandığını görüyoruz.Bu momentlerden birisinde Sosyalist Parti vardır. Kurulma sürecini tamamlamış olan bu parti, maocu çerçeveyi aşabilecek teorik, programatik araçlara sahip olamadığı gibi, bu anlamda yeni bir çerçeveyi gündeme getirebilecek zenginlikte kadrolara da sahip değildir. SP'nin elindeki önemli kimi olanakların bu üç kısıtı aşamayacağının bilincindeki Perinçek, ...
Türkiye'de solun en önemli güncel görevlerinden birinin yeni bir marksist ekol yaratmak olduğuna inanıyorum.Bu kolay iş değildir. Aynı anda farklı alanlara yayılan çok boyutlu hamleleri gerektirir. Ama, Türkiye sosyalist hareketinin ayakları üstünde dikilmesi ancak bu yöndeki çabalarla mümkün olacaktır.Konuyu zihinlerde oluşabilecek bazı temel soruların yanıtlanması şeklinde ele alıp öyle deşmek istiyorum. Başka deyişle "Türkiye’de yeni bir marksist ekol yaratmanın gerekliliği" dendiğinde, bunun hemen ilk planda çağrıştırabileceği temel sorularla işe başlanabilir.Başlayalım:Önerinin gerekçesi temeli ya da karşılık düşeceği umulan ihtiyaç nedir?"Ekol" sözcüğünden ...
Yazının başlığına baktıktan sonra "hâlâ mı Ne Yapmalı?" tepkisi verecekler çıkabilir.Tepki iki türlü olabilir. Bir kere, taşıdığı içerik ile Ne Yapmalı'nın artık aşıldığını ya da iflas ettiğini düşünenler herhalde vardır. Bazıları da, Rus Sosyal-Demokrat işçi hareketinin başlangıç dönemlerine denk düşen bu çalışmanın, özellikle son 30 yıl içinde yoğun deneyimler yaşayan Türkiye sosyalist hareketi için bugün ne anlam taşıdığını merak edeceklerdir.Her iki tepkiye tek bir yanıt vermek mümkün. Kapsamlı teorik arka planıyla Ne Yapmalı, politik mücadelenin daha gelişkin uğraklarına, hatta sosyalist iktidarın ...
Bu konuyu ele almak birkaç nedenle gerekti. Birincisi, bugüne dek ele alınış biçimi gerçekten oldukça sığ bir görünüm veriyordu. Troçkistler doğrunun bir bölümü bile olmayan ama görünene oldukça sadık, bilindik söylemlerinde ısrar ediyorlar: Tamam, Trotskiy'nin siyasi yaşamında örgütsüz, partisiz geçen bir dönem vardır. Ama Trotskiy 1917'de partiye katılmıştır. Üstelik bu tarihten itibaren yazdıklarında parti ve partili mücadele vurgusu hep vardır. "Doğru ya da yanlış, benim partim" sözlerinin sahibinin Trotskiy olduğunu unutmamak gerekir vb.Başta geleneksel sol olmak üzere troçkizmin sıkı muhalifleri ...
Yalı Mah. Karaağaç Sk. No: 14 Maltepe/İstanbul
posta@marksistmanifesto.com
Marksist Manifesto | Gelenekten Geleceğe