Gelenek Sayı 83

BURJUVA AYDINLANMACILIĞININ TÜKENİŞİ VE SOSYALİST AYDINLANMACILIK

Osmanlıca, neden anlaşılmaz bir dildi?Çünkü halkın bu dili anlaması istenmiyordu. “Saray dili” nin, daha doğrusu devlet dilinin halk dilinden ayrıştırılması, son derece bilinçli bir tercihtir. Bilgisiz halk, kolay yönetilir.Okuryazarlık oranının çok düşük olduğu bir ülkede, eğitim verilen küçük bir azınlığa gündelik konuşma dilinden farklı bir dil öğretilip bu dille yazmaları sağlandığında, hem halk “yukarıda” nelerin olup bittiğini izleyemez, hem de ayrıcalıklı bir katmana dönüşen “okumuş” insanlar halktan kopar.Roma İmparatorluğu ile onu izleyen Ortaçağ Avrupası’ nda da benzer bir durum söz konusuydu. Halkın anlamadığı bir Latince, hem Roma İmparatorluğu’ nun hem de Ortaçağ boyunca kilisenin resmi dili oldu. Dönemin kitapları bu...

AVRUPA BİRLİĞİ ABD’NİN EKONOMİK ALTERNATİFİ OLABİLİR Mİ

Özellikle 2001 yılında dünya ekonomisindeki durgunluk sonrasında Avrupa Birliği' nin ABD' nin emperyalist sistem içerisindeki hegemonik rolünü AB' ye devretmekte olduğu yolunda bir kanı ortaya çıktı. Bu kanının temel dayanağı ABD' nin yüksek cari açığına ek olarak bütçe açığının da artması, başka bir deyişle ABD' nin dış finansman ihtiyacının artık sürdürülemez bir seviyeye çıkmasıydı. Bu saptamayı takiben, doların aşırı değerli olduğu ve cari açığın sürdürülebilir bir seviyeye çekilmesi için doların değerinin düşürülmesi gerektiği eklenmekteydi. Ancak bu durumda yabancıların dolara olan talebi düşecek ve ABD' nin dış finansman bulma olanağı zayıflayacaktı. Bunun sonucu doların dünya piyasalarındaki oynadığı rolü yavaş yavaş yitirmesi...

AYDINLANMA: BİZİ TAŞIMAZ, BİZ ONU TAŞIRIZ

İnsanlığın sanayi sonrası topluma geçtiğini, çağımızın "bilgi çağı" olduğunu, enformasyonun belirleyici bir üretim faktörü konumuna geldiğini ve buna benzer çağ tanımlamalarını hep duyuyoruz. Kimilerine göre, yaşadığımız bu dönemde bilinen içeriğiyle kapitalizm de bitmiştir; çünkü insan kaynakları artık paradan ve yatırılmış sermayeden çok daha büyük önem kazanmıştır. O kadar ki, eğitim, "küreselleşen" dünyada ülkelerin rekabet güçlerini belirleyen başlıca etmen olup çıkmıştır.Türkiye' de yaşayan birçok kişi, yukarıda söylenenlerin gelişmiş batılı toplumlar için gerçek olduğunu, bizimse henüz onları geriden izleyebildiğimizi söyleyecektir. Gelgelelim, gelişmiş batılı toplumlarda yapılan alan araştırmaları, yukarıda örneklenen yakıştırmaları havada bırakacak kimi sonuçlara işaret etmektedir. Bu alan araştırmalarından biri 1994 yılında...

DİNCİ GERİCİLİK NEREYE GİDİYOR?

Türkiye siyasetinin yönünü tayin eden eksenlerden biri her zaman dinci gericilik ile aydınlanmacılık arasına yerleşmiştir. Ancak açıkçası bu eksenin adlandırılmasındaki sorunlar dizisi bile hem eksen hem de yön hakkında tereddütler doğuruyor. Ne demeli, dinci gericilik mi, irtica mı, siyasal İslam mı, kökten dincilik mi? Ya diğer taraf için; aydınlanmacılık mı, laisizm mi, ilericilik mi, çağdaşlık mı, yoksa, olumlayarak veya tersi, kemalizm mi? Bu yazı adında bile bu kadar rivayet olan bir çelişkinin güncel biçimlerinden, bugün nereye akmakta olduğundan söz edecek. Adlandırma, çoğu zaman bir terim seçiminden, neredeyse nötr bir işlemden ibaret değildir ve bu yazıda arada geçerken arkasında ideolojik seçişleri...

KOMÜNİSTLER TARTIŞIYOR: DÜNYA SOLU NEREYE GİDİYOR?

Metin ÇULHAOĞLUTürkiye Komünist Partisi Siyasi Büro üyesi :Arkadaşlar ben kısa bir giriş yapmaya çalışacağım. "Dünya solu nereye gidiyor" başlığı altında şöyle bir şey yapabilir miyiz? Belli parametreleri alıp, birincisi sınıf hareketindeki eğilimler; ikincisi parti biçiminde örgütlenmiş sol, yani sosyalist, komünist çizgilerin sergilediği performans ve üçüncü parametre olarak da marksist teori ya da sosyalist teorideki durumu alıp, buradaki yönelişlere bakabilir miyiz?Bu üç parametre ışığında üzerinde durmamız gereken önemli bir nokta şu: 89-91 dönemecinde sosyalist sistemin çökmesinin, bu coğrafya dışındaki pek çok coğrafyadaki sol hareketleri, komünist hareketleri, hatta giderek sınıf hareketini etkilediği biliniyor. Ama bugün içinde bulunduğumuz durum, özellikle Avrupa solu söz...

MARX VE ENGELS’ İN KLASİKLERİNDEN HAREKETLE… MARKSİZMİN GÖZÜNDEN HUKUKA BAKIŞ

GirişMarksizmin hukuka bakışı başlığı teorik incelemelerin çok aşındırılmamış alanlarından birini oluşturmaktadır. Konu, geniş anlamda reel sosyalizm deneyi ile beraber ele alınmayıp, salt daha öznel bir alan olarak Marksizmin yaratıcılarının hukuk anlayışına indirgenirse, gerek yerli ve gerekse yabancı teorik çalışmalarda konunun ne kadar az işlendiği ortaya çıkacaktır. Bunun nedeni, hukukun hiçbir zaman Marx ve Engels tarafından çözümlenmesi gereken başlı başına bir alan olarak ele alınmamış olmasında saklıdır.Hukuk konusunun Marx tarafından "salt hukuk" olarak ele alındığı tek dönem Marx' ın gençlik yılları olmuş; Marx, almış olduğu hukuk eğitiminin de etkisinde kalarak bazı hukuksal çözümlemelere girişmiştir. İlerleyen dönemlerde başladığı "Hegel' in Hukuk Felsefesi'...

POSTMODERNİST BİR MARKSİSTİN AYDINLANMA VE AVRUPA DÜŞMANLIĞI

Postmodernist bir marksizm olabilir mi?Teorik kaygıları bir yana bırakıp somuta baktığımızda, marksist olma iddiasını da taşıyan bazılarının (gerçekte) postmodernist tezleri savunduğunu görebiliriz.Doğanın boşluktan ne kadar hoşlandığı ya da hoşlanmadığı, fizik biliminin ve felsefenin eski bir tartışma konusu. Buna karşın, düşünce tarihinin boşluktan hiç hoşlanmadığı, insan aklına gelebilecek her tür tezin birileri tarafından savunulduğu kesin. Örneğin, tanrının var olduğunu ve evrene/insanlara sürekli olarak müdahale ettiğini söyleyenler de var, evreni bir kez yarattıktan sonra hiç karışmadığını söyleyenler de... Doğanın tanrı olduğu görüşünü savunanlar da var, tanrının var olmadığını savunanlar da.... Benzer şekilde, bazılarının adını koyarak, bazılarının gizleyerek, bazılarının da farkında bile olmadan...

YEDEKLER SAHAYA İNERSE…

Tuhaf şeyler düşünmekle meşhur Galip Usta, Nâzım' ın şiirinde yine tuhaf şeyler düşünmekle meşguldür:" ‘Babam neden kapattı dükkânını?Ve fabrika benzemiyor babamın dükkânına'diye düşündü16 yaşında.‘Gündeliğim artar mı?' diye düşündü20 yaşında.‘Babam ellisinde öldüben de böyle tez mi öleceğim?'diye düşündü21 yaşındayken.‘İşsiz kalırsam' diye düşündü22 yaşında.‘İşsiz kalırsam' diye düşündü23 yaşında.‘İşsiz kalırsam' diye düşündü24 yaşında.Ve zaman zaman işsiz kalarak‘İşsiz kalırsam' diye düşündü50 yaşına kadar."Hikmet, Nazım, Memleketimden İnsan Manzaraları, Adam Yayınları, sayfa: 11-12. Nâzım'ın şiirinde tuhaf şeyler düşünmekle meşhur Galip Usta, bizim zamanımızdan bakıldığında aslında aşırı gerçekçi bile düşünüyor. Galip Usta' ya verilecek öğüdü düşündüğünüzde aklınıza "Galip Usta boş ver! Bu kadar sıkma canını, aslan gibi...

YOKSULLUĞA EMPERYALİST ÇÖZÜM: YENİ BİR DENEME

Giriş: Yoksulluk kavramı marksizme içkin mi?Yazıya başlarken sorulan bu soru kimseyi şaşırtmamalı; genel anlamda yanıtının "hayır" oluşu da… Nedeni ise birincisi, kavramın niteliğinde, ikincisi, marksizmin topluma bakış yönteminde gizli.İlkinden devam edecek olursak, yoksulluk, özü itibariyle bir göreliliği içerir. Toplumsal ölçekte yapılan üretim sonucu oluşan "toplumsal ürün" den tekil bireylerin aldığı pay, sahip olduğu büyüklüğe göre bireylerin "zengin" ya da "yoksul" olmasını belirler. Veri alınan üretim değil, bölüşüm sürecidir. "Gelir çizgisi" nereden çekilirse çekilsin, altta ve üstte kalanlar kendi içlerinde, bağımsız bir toplumsal dinamik olmak için çok fazla heterojenlik taşıyacaktır. Keza, emperyalist hiyerarşinin hem nedeni hem de sonucu olan ülkeler arası...

Hoşgeldiniz!

Aşağıdaki hesabınıza giriş yapın

Kayıt Ol!

Kayıt olmak için aşağıdaki bilgileri eksiksiz doldurun.

*Kullanıcı Sözleşmesi'ni ve Gizlilik Politikası'nı okuduğumu, anladığımı ve kabul ettiğimi beyan ederim. Kullanıcı Sözleşmesi ve Gizlilik Politikası.

Şifrenizi geri alın

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi veya okuyucu adınızı giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Oluştur