Etiket: Kültür / Sanat / Bilim / Çevre

TÜRK SİNEMASINDA SUSKUN KAHRAMANLAR

Geçtiğimiz iki yıl içinde Türk sinemasında çok da doğru sayılmayacak şekilde "12 Eylül filmleri" diye adlandırılan dört film yapıldı. Geniş yankı uyandırdıkları söylenebilir. Bu filmleri Türk solunun 1980'den bu yana ve hatta 80 öncesinde yaşadıkları ile hesaplaşma denemeleri olarak değerlendirmek gerekli. Sol kesimler dışında, 80 öncesi ile nasıl bir hesaplaşma yapıldığı hepimizce biliniyor. Ancak yine 80'e gelirken çözülmeyi bekleyen sorunların yakıcı birikimi de hatırdan çıkartılmamalı. İçten bir eleştiri-özeleştiri dün olduğu gibi bugün de kendini dayatıyor. İleri adımlar atabilmek için...Hesaplaşma gerekliliği ...

BARBUSSE VE AYDIN ONURU

1. Dünya Savaşı ve uluslararası sosyalist hareketin savaşa ilişkin tavrı konusunda Türk okuru birçok bilgiye ulaşma şansına sahip bulunuyor. Bu bilgiler, önem taşıyor. II. Enternasyonal partilerinin sağ-reformist eğilimlerinin, savaşla birlikte sosyal-şovenizm ve militarizme dönüştüğü biliniyor. Bu dönüm noktasında uluslararası işçi ve sosyalist hareketinin ikiye bölündüğü, saflardan birini kuran Bolşeviklerin ulusları kendi içlerinde birleştiren savaş konjonktürünü, sınıflar arası iç savaşa çevirmeyi önerdikleri de biliniyor...Bu bilgilerin bir adım ilerisinde, yanılsamalar başlayabilir. Yıllar sonrasından bakıldığında varlığı saptanan iki saf, o yıllarda "saf "sayılıyor ...

SES’LE GELEN DÜŞÜNCELER

Zeki Ökten'in Ses'i, 80 sonrası Türkiye toplumunun önemli bir gerçeğini perdeye aktarmayı deneyen ilk filmlerden birisi olma niteliğiyle, üzerinde durulması gereken bir sinema olayı. Ses'ten başka bu sürece farklı yaklaşımları içeren Şerif Ören’in Sen Türkülerini Söyle'si ve Sinan Çetin'in Prenses'i ile birlikte, 80 sonrası döneme ilişkin değerlendirmelere edebiyat alanından sonra sinema da katılmış oluyor.Aslında 80 sonrası döneme yönelik çalışmaların artışını, hem çok doğal hem de zorunlu sayılması gereken bir sürecin parçası olarak değerlendirmeliyiz. Çünkü her yeni dönem, geçmişe ilişkin "yeni" ...

NOSTALJİ ÜSTÜNE BİR DEĞİNME

Bugünlerde, günümüz ile 70'li yıllar ve daha öncesinin karşılaştırmaları daha sık olarak yapılmaya başlandı. Dört bir yandan geçmişe ilişkin sesler, anılar, belgeler, yorumlar, değerlendirmeler vb. yağıyor. 87 Türkiye'sinde gündemimiz, ağırlıklı olarak güncelden çok geçmişle yüklü.Geçmişe ilişkin bu tür yazılardan birinde, Gelenek kitap dizisinin Ocak '87 sayısındaki "68 Kuşağı Üzerine" başlıklı yazıda şöyle diyor Metin Çulhaoğlu: "Az önce 'nostalji' sözcüğünü kullanırken, gene tüylerim diken diken oldu." Çulhaoğlu, ardından nostalji'ye belli bir tepkisellikle yaklaştığını kabul ettiğini ekliyor; henüz otuzunda kırkında olan insanların ...

EKRANDA FRANSIZ DEVRİMİ: DANTON

Fransa’da 1982'de Sosyalist hükümet sağın diline düştü. Kültür Bakanlığı 1789 Devrimi'nin 100. yılı için planlanan geniş kültürel etkinliğin bir parçası olarak Polonyalı yönetmen Andrzej Wajda'ya bir film ısmarlıyor. Film, Fransız-Polonya ortak yapımı olarak Fransız-Polonyalı çok seçkin teknik ve oyuncu kadrosu ile Fransa'da gerçekleştiriliyor, 1982'de tamamlanıyor.Sosyalistler dahil Fransız solu, kendini, 1789'da Bastille'i basan halk kalabalıklarının meşru sahibi olarak görmekte. Film izlendiğinde hayretlerini saklamıyorlar. Cinematheque Française'de ilk gösterimde François Mitterand kızgınlıkla çıkıyor; çünkü Wajda Danton'u ele aldığı zaman dilimi içinde (Kasım 1793 ...

İNANMAK: BİR İŞKENCE Mİ, ÇIKIŞ YOLU MU?

Bireyin siyasal inanç taşıması, giderek bu inanç doğrultusunda belirli bir adanma ya da bağlanma pratiği sergilemesi, zaman zaman yoğunlaşan eleştirilere hedef olur. Sözgelimi büyük tarihsel dönüşümlere tanıklık etmiş Avrupa'da bu eleştiriler belirli bir kültürel birikim çerçevesinde yapılır; çoğu kez karşı tarafa saygı borcu varsa, bu yerine getirilir. Hatta o an için savunulan konumun potansiyel açmazlarını dile getirebilen bir cesaret ve dürüstlük de sergilenir kimi örneklerde.Siyasal inanç ve bağlılık pratiği Türkiye'de de eleştiriliyor. Avrupa'da olduğu gibi Türkiye'de de edebiyat, özellikle de ...

BİR GELENEK NASIL DOĞAR —OBLOMOV’A ŞÜKRAN BORCUMUZ—

Anlaşılamayan, tuhaf gelen ve bu özellikleri içeriği kat kat aşan biçimselliklerden kaynaklanan kültürel ürünlerin bir ülkede yaygınlık kazanması, kısırlığın ve geriliğin şaşmaz göstergelerinden birisidir. Nerede seviyesizlik ve vulger eğilimler varsa orada, bu durumdan eşrafça rant almaya çalışan kalemler de bulunur. Bunlarda yaratıcılık ilginçlik saplantısına, özgünlük sürprizler oluşturmaya dönüşmüştür. “Zemzem suyuna işemeye” bayılırlar. Yeniliğe meraklı tüketiciye olta sallandırırlar. Ne bu yazının sahibi ne de bu yazının yer aldığı kitap dizisi böylesi bir talebi karşılamaya yönelik iddialara sahip olmadığı için, “bir Oblomovculuk ...

TARİH VE İRADE ÜZERİNE KISA BİR DENEME

Tarihsel birikimin nesnesi olarak bakıldığında insan, yüzyıllardır bir gelişme sürecini yaşıyor. Genel gelişim sürecinin bir parçası, belki de özü olarak insan "düşünmeyi" arıyor, düşünmeyi öğrenmek istiyor: Koşullar oluştukça ya da bu koşulları kendisi yaratabildikçe...Hiç kuşku yok: İnsan, düşünmeyi öğrenmeye yetenekli bir varlık. Düşünce tarihine büyük katkıları olanlar " insan kendinin bilincine varabilen bir varlıktır" diyor. Bir başka deyişle insan, bir inceleme nesnesi olarak önüne kendini koyabiliyor. İnsan neden gerek duymuş buna? Düşünmeyi öğrenme sürecinde adeta bir denek taşı olarak neden ...

Sayfa 11 of 11 1 10 11

Hoşgeldiniz!

Aşağıdaki hesabınıza giriş yapın

Kayıt Ol!

Kayıt olmak için aşağıdaki bilgileri eksiksiz doldurun.

*Kullanıcı Sözleşmesi'ni ve Gizlilik Politikası'nı okuduğumu, anladığımı ve kabul ettiğimi beyan ederim. Kullanıcı Sözleşmesi ve Gizlilik Politikası.

Şifrenizi geri alın

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi veya okuyucu adınızı giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Oluştur