Türkiye sosyalist hareketinde önemli günler yaşanıyor.Son bir ayda sol, günlük basının sütunlarından düşmez oldu. Türkiye Komünist Partisi (TKP) ile Türkiye İşçi Partisi (TİP), yurtdışında başlattıkları birleşme sürecine (TBKP) ek olarak, parti çalışmalarında bulunmak üzere iki liderini Türkiye’ye gönderme kararı aldı. Bu satırlar yazıldığı sırada Haydar Kutlu ve Nihat Sargın’ın Türkiye’ye dönmeleri bekleniyordu.Geliyorlar...Gelecekler...Hayır, geldiler bile...Geçtiğimiz aylarda yoğun biçimde “geliş” olayı tartışıldı. Öyle sanıyorum ki, iki sekreterin Türkiye’ye dönüşleri üzerinde iktidarın olası bir sert tutumu, bu ülkede hep görüldüğü gibi, tartışmalarda bir...
Ekim Devrimi’nin üzerinden yetmiş yıl geçti. Yetmiş yıl sonra bakıldığında, Devrim’in dünyadaki yansımalarına ilişkin olarak, çok daha net biçimde görülebilen noktalar var. Bunlardan biri ile başlamak istiyorum.Bolşevikler 1917’de Çarlık Rusya’sında iktidarı aldıklarında, dünyanın batısı ile doğusu arasında, pek çok açıdan, önemli uçurumlar vardı. Bir yanda gelişmiş kapitalist ülkelerin aydınları ve işçi sınıfları, öte yanda Asya’nın orta sınıf “münevveran”ı, 1917’yi ilk bakışta oldukça farklı biçimlerde değerlendirdiler. Ancak aradan yıllar geçtikten sonra belirginlik kazanan bir “ortaklık”da vardı aralarında: Gerek batı gerekse doğu,...
Yazının hareket noktasını basit denebilecek bir gözlem oluşturuyor. Başlarken bunu kabaca dile getirmek istiyorum. Türkiye solunda, ülkenin ve solun tarihine ilişkin çarpıcı bir bilgisizlik söz konusudur ve bu bilgisizlik solu kısır bir pragmatizmin sınırları içine giderek daha çok hapsetmektedir.Az önce kullanılan “bilgisizlik” sözcüğünün kendi başına doyurucu olmadığını biliyorum. Ancak, Türkiye solunun tarihle ilişkisini daha yetkin biçimde tanımlayabilecek kavramları bulmak, doğrudan doğruya bu yazının hedefleri arasında. Bu aşamada, yetersiz de olsa “bilgisizlik” tanımının ampirik gözlemleri de kapsayan nötr bir içeriği olduğunu...
Tüm dünyada ciddi yankılar uyandıran Gorbaçov açılımlarının bir önemli uzantısı da, kanımca, enternasyonalizmin somut içeriğinin yeni yorumlarla ele alınışı olacaktır. Kimi geleneksel partilerin “yeni yönelimler” içinde olduklarını açıkça ilan etmelerine bakılırsa, ortada artık olasılığı da aşan somut adımlar vardır. Bu somut adımlar, hiç kuşkusuz uluslararası koşullarla birlikte, Gorbaçov açılımlarının belli yorumlarına dayandırılmaktadır.Uluslararası işçi sınıfı hareketinin geçmişinde de, enternasyonalizme ilişkin çeşitli yorumların ortaya çıktığını biliyoruz. Gerek geçmiş, gerekse “yeni yönelimler” içeren güncel örnekler, bana nedense hep bir Dostoyevski değinmesini çağrıştırıyor. Aktarmak...
Legal sol parti, 1987 yılının ikinci yarısında Türkiye solunun ağırlıklı gündem maddesini oluşturacağa benziyor. Gelenek, 8. kitabının "Gündem"inde konuya yaklaşımının genel hatlarını ortaya koymuştu. Burada, zaman zaman geçmişe de dönerek, bu genel yaklaşımı kimi görüşler doğrultusunda ayrıntılandırmaya çalışacağım.Daha yolun başındayken bir noktada açık olunması gereğine inanıyorum: Tarihsel ve sınıfsal zorunluluklar, istisnasız her koşulda kitlesel gereksinim ya da dayatmalarla çakışma durumunda değildirler. Konumuz açısından bakıldığında ise, legal bir sol partinin gerekliliğini doğrudan doğruya "kitlesel dayatma"lara bağlamanın yanlış olacağını düşünüyorum. Başka deyişle,...
Türkiye solunda 1980 öncesinin yoğun tartışmalarına dönülüp bakıldığında, bir garipliği anımsamamak mümkün değil. Gerçekte ciddi ciddi bakılsa, bu tartışmalarda bir değil pek çok gariplik görülür. Ama biri özellikle ilginçti, hatta rahatsız edici bir yön de taşıyordu. Bir büyük kentimizin gecekondu kesiminde yaşayan, 17-18 yaşlarında delişmen devrimciler, kimi özellikleri ya da bağlı oldukları “siyaset” gereği, geleneksel solun ağızbirliğinde “goşist” damgası yiyorlardı. Ya teorileri? Evet, daha ilginci, teorik konumları da “sol sapma” kavramıyla açıklanıyordu. Böylece, ailesi bir Anadolu kasabasından büyük kente yeni...
İnsanlık 21. yüzyıl dönemecine yaklaşıyor. Teknolojik gelişmenin yaşama tanıttığı yenilikler, ilerisi için, umuttan çok korku ve kuşku üretmekte kullanılıyor giderek. Yaşarken, yaşadıklarını abartmaya hep meraklı olmuş insanoğlu, dünyasının görülmemiş ölçüde köklü bir değişim geçirdiğine inanıyor. Bu inançla, geçmişte yarattığı ve en büyük onuru olması gereken kimi ürünlere bile zaman zaman “aşılma” esprisi çerçevesinde küçümseyerek bakabiliyor.20.yüzyılın ve teknolojik devrimin yaşamımıza getirdikleri ne ölçüde büyütülürse büyütülsün, insanlığın daha iyi bir toplum, daha iyi bir düzen için verdiği uğraş, gene de, 19. yüzyılın...
Bu çalışma, geleneksel sol çizginin Türkiye’deki tarihsel biçimlenişine ve kimi güncel sorunlarına daha yakından bakmayı amaçlıyor. Gelenek dizisinde birkaç kitaptır yer alan, geleneksel sola ilişkin çözümlemelerin, bu çalışma ile daha bir belirginlik kazanması gerekiyor. Söylenenlerin Türkiye’deki tarihsel deneyime ilişkin oluşu, bir başka deyişle çıkış noktasını bize yakın bir somut zenginliğinin oluşturması, daha ileri düzeyde netlik sağlayabilir. Amaçlanan, bu.Başlarken, bir düşünceyi açık seçik belirtmekte yarar var: Türkiye solunun tarihine ilişkin somut veri ve belge birikiminin, belirli “kurgu”lara olanak tanıyacak boyutlara ulaştığını...
Bu ülkenin geleneksel solunda ilk tanıdıklarımdan, sevimli, sıcak ve yiğit Atilla Arsoy’un anısına...Gelenek dizisi kitaplarında sola ilişkin olarak yapılan bir sınıflama dikkat çekmiş olmalı. “Geleneksel sol” ve “yeni sol” biçimindeki bu sınıflama, bölgesel ya da geçici nitelikteki bazı çizgileri ayıklayıp tabloyu yalınlaştırdığı için yararlıdır sanıyorum. Elbette tanımlamalarda belli bir netliğin sağlanması, kavramların içlerinin doldurulması koşuluyla. Özetle, hem geleneksel solun hem de yeni solun sınırlarının doyurucu biçimde çizilmesi gerekiyor. Yazının ilk hedeflerinden biri, bu.Günümüzde solun iki ana kesiminden biri olan geleneksel...
Yalı Mah. Karaağaç Sk. No: 14 Maltepe/İstanbul
posta@marksistmanifesto.com
Marksist Manifesto | Gelenekten Geleceğe